Bir hikaye yarat
Bir düş kur
Bir kedi sev, bu aralar oldukça popüler
Bir el tut
Yaratmazsan hikaye sen olacaksın
Kurmazsan başkalarının düşünde hapsolacaksın
Sevmezsen bedbaht yaşayacaksın, ya da bunun büyük bir aldatmaca olduğuna inanacaksın.
Tutmazsan yarım kalacaksın... Başlayalım bir hikaye ile o halde... Olacağız zaten hepimiz birer hikaye...
Gecenin karanlığında ve havanın soğukluğunda buz gibi duvarların ardında, bir el uzanır sıcak yatağından kalkıp lambaya ve yanan ışıkla birlikte, dışarıdan bakan ancak öyle anlayabilir, bu sis perdesinin ardında bir nefes olduğunu. O nefes, başlar anlatmaya... bla bla bla dan sonra duyulur ses....
Uzaklaşmak istiyorsun, seni boğacakmış gibi gelen her bir şeyden. Kafanı dinlemek istiyorsun, çok yerindeymiş gibi ama bu bile pahalı bugün, yanlış anlaşılıyorsun. Anlatamadan kendini, yargılanıyorsun. Biz, ona ne yaptık ki soruları kulağına geliyor. Niye siz bir şey yapmış olasınız ki, bu sadece bana iyi gelen bir tercih diyorsun. Size kendinizi suçlu hissettiren nedir ki kafa dinleme tercihimden bu sonucu çıkartabiliyorsunuz diye soruyorsun? Tek başıma uçsuz bucaksız denizi izlemek istiyorum, dalgaların kıyıyı dövmesini ya da selamlamasını, ıssızlığın ve görünmez sonsuzluğun bende düşündürteceklerini merak ediyorum. Dalgaların sesi ile iç sesimi tanıştırmak istiyorum, bana söyleyeceklerini dinlemek. Her yaptığımdan her söylediğimden bir sonuç çıkarılacaksa diyorum sebeplerini bana sormadan, yorulacaksam tüm bu zanları cevaplamaktan, dinlenemeyeceksem susarak ve uzaklaşarak ne işim var aranızda ve sizin benimle ne işiniz var kendimle aramda? Tüm bu söylediklerimi boş verin. Sirkinize dönün ve maskeli balonuza devam edin. Martılara yem olan balığı selamlayıp onun halinden anladığımı söylerken martıyı da takdir edip geleceğim... Bunu sizden öğrendim...
İçimizden geçenler vurulsa dışa
Kaç dost kalırdı etrafımızda
Gülen yüzler bir asılsa
Bak kalıyor mu yüzüne gülen ufukta
Hakkın değil mi somurtmak
Hep gülen yüzlerin ardı hüsran muhakkak
Somurtmaktan da anlamak
Her yiğidin harcı değil üstad
Halden anlamak büyük meziyet
Kalmadı bugün her şey eziyet
Kalbin kırıksa şükret
Kırılacak bir kalbin vardı nihayet
Onda bunda arar mutluluk
Kendi içinde hapis kendinde
Sessizlik onun için cellat
Dinler kendi sesini boğulur içinde...
Okyanusum kendine yetemeyen
Bir kısır döngünün içinde balık gibi yüzen...
Tüm insanlar nereye
Bu insanlık nerede?
Sürekli meşgul zihinler
Faydasız işler peşinde...
Masamdayım kendimle
Elimde bir kahve fincanı
Dolmayı bekleyen
Kahve dediysem hazırlardan
Toz poşet
Üzerine sıcak suyu döküyorum
Ardından bir yudum alıyorum
Hafiften dilim yanıyor
Zihnim sigara çektiğini bildiriyor
3 dal kalmış
Bir tanesini yakıyorum ucundan
İlk duman ilk nefes
Sonrakiler ona hiç benzemez
Önümde açık duran bir dergi ve hemen yanında okunmuş ve okunmayı bekleyen kitaplar dağınık halde duruyorlar
Ben de dağınığım
Toparlayacak bir el yok ensemde
Olmasın da zaten
Ben dağınığım ben dağıtırım
Açık konuşur kalbini kırarım
Kapalı imalarım yoktur benim
Açık saçıktır her bir şeyim
İçerisi epey dumana boğuldu
Camları açıp nefes almasını sağlıyorum odanın
Odayla birlikte kendimin de
Hem içiyorum hem rahatsızlık duyuyorum dumanından
Bu normal mi bilmiyorum
Sorgulamak istemiyorum artık hiçbir şeyi
Sormak istemiyorum nedir nedendir diye
Duymak istemiyorum hiçbir cevap
İçimden gelen uyumak
Uyumak istiyorum kahvenin son yudumuyla birlikte
Derginin kapağını kapatıyorum
Pencereyi de öyle ve sonra ışığa uzanıyor elim çoktan söndürdüğüm sigaranın izmaritiyle küllerini dökmediğimi hatırlıyorum onları da hallettikten sonra söndürüyorum ışığı ve uzanıyorum yatağa
Uykuya dalmak kolay olmuyor
Öncesinde bazı kurallara uyulması gerekiyor
Zihnin hiç bugünle alakadar olmayan şeyleri getirecek gözlerinin önüne
Ve düşündürecek seni hiçbir anlamı yokken
Canını sıkacak sonra yeni olasılıklar üzerinden yenilerini getirecek ve düşündürecek
Ya öyle değilse böyle olsaydı nasıl olurdu diyecek
Bir sağa döneceksin bir sola
Bir türlü kurtulamayacaksın
Sonra nasıl olduğunu anlayamadan birden
Uykuya dalacaksın ve ertesi gün yine aynı şeyleri yaşayacağını bile bile nefes alacaksın. Bir sigara yakacak ve kahvenden yudum alacaksın. Dikkat et bu sefer dilin yanmasın...
Gel içeri hadi bak dünyaya benim gözümden
Kendini göreceksin en baş köşede birden...
Herkes anlatır kendini
Tanıtır olduğundan başka biri
Yoktur söylediklerinden eser
Kendi görünenden de beter...
Okudum okudum ne oldu bozuldum...
Yazdım yazdım kendimi okudum...
Bir rüzgarın eserken işittikleri
Bir göğün gürlerken korkuttukları
Bir yağmurun yağarken ıslattıkları
Bir güneşin doğarken yaktıkları
Bir sabahın başlarken bitirdikleri
Bir gecenin biterken başlattıkları
Bir bulutun geçerken hissettirdikleri
Bir ağacın kesilirken kaybettikleri
Bir yaprağın dalından koparken ki hüznü...
Her güzel şeyin ardında bir çirkinlik saklı durur.
Şehirlerin büyüsü kaplar içini ama arka sokakları canını yakar.
İnsanın güzeli döndürür başını ama tanıdığında hayalin kırılır...
Ne istediğimi bulamadan
İstemediğim beni buldu
İstemediğimde buldum aradığımı
Aramam son buldu istediğimi...
Bedenimi kapattım bugün, aklımı saldım
Duygularım serbest fikirlerim özgür
Uzanıyorum öylece zihnimin götürdüğü yere
Karışmıyorum bakalım bu gidiş nereye ve son sözlerimi ekliyorum kendime;
365 gün 52 haftadır yazmışım ve kendime 6. saatin sonunda sormuşum nedir bu tantana?
Geride bir sürü harflerden oluşan anlamlar bırakmışım birçoğu da sıradan...
İşte İNSAN...
Saygı ve sevgilerimle..
Hayatın içinde farklı bir yolculuğa çıkarıyorsunuz okurları. Doğan Cüceloğlu'nun dediği gibi: " Varmakta değil yaşamın amacı, yolculukta."
YanıtlaSil2024'ün henüz bilinmeyen yolculuğunda sağlık, huzur, mutluluk, güven, vefa da yer alsın.
Böyle düşünmenize çok sevindim. Güzel dilekleriniz için çok teşekkür ediyorum, hepimiz için güzel bir yıl olması dileğiyle..🙂👋
Silİnsanların kendilerini anlatmasıyla ilgili "yoktur söylediklerinden eser, kendi görünenden de beter" yazmışsın ya. İşte bu çoook üst düzey bir tespit. Saygıyla eğiliyorum
YanıtlaSil🙂🙂teşekkür ediyorum👋👋
SilYorum Gönder