Derle-dene-me 3


 

MUTLULUK

Mutluluk, onca kabuklu çiğdemin (çekirdek) arasından içlerine karışmış, kabuksuz şekilde duran çiğdem içinin eline gelmesidir.

Mutluluk, otobüs durağına yaklaşmışken karşıdan bineceğin otobüsün geldiğini görmektir.

Mutluluk, yazın bunaltıcı sıcağında, büyük marketlere girip serinlemektir.

Mutluluk, bedenine soktuğun yiyeceği, çıkarabilmektir; ağzına aldığın yiyeceğin tadını alıyor olabilmektir.

Mutluluk, mutfağa gidip bir bardak suyu içiyor olabilmektir.

Mutluluk, sevdiğinin sesini duyuyor ve yüzünü görüyor olabilmektir.

Mutluluk, göremediğin ve ulaşamadığın yerlerde değil; gözünün önünde ve elindekilerdir.

...

(Sizce mutluluk nedir?)



HAKLILIK

Haklı olanın sesi çok çıkmaz derler. Tam tersine ben eğer haklıysam herkesten çok benim sesim çıkar. Sesin çok çıkması, suçluluk psikolojisinin gereği olarak sesi çıkan kişinin haksız olduğu yorumunu yaparlar. Halbuki bu her zaman böyle değildir. Daha çok kişilik yapısıyla alakalı bir durum gibi gözüküyor. Kimse, ben haklıyım o zaman susayım da haklı olduğumu anlasınlar demez sanıyorum zira karşısındaki kişi laftan anlıyor mu ki bunu anlasın...

ENDİŞE

Kitap okurken kendi anladıklarımdan hoşnut olurum. Diğer yandan da yazarın anlatmak istediklerini anlayamayacağım endişesi sarar içimi. Acaba atladığım bir şey var mı diye, anlayamadığımı düşündüğüm yerleri tekrar tekrar okurum ve insanın kaygılı hallerini iliklerime kadar hissederim. İçinde yaşadığımız çağın kaygısı, elbette yırtıcı hayvanlardan korunmak olmayacaktı. Tabii ki böyle şeyleri kendimize dert edecek, böyle şeylerle kaygılanacaktık. Yazarın anlatmak istediğiyle benim anladığım aynı mı diye de sorarım kendime. Kitap okurken de insanın peşini bırakmaz bir şeyleri kaçırıyorum hissi. Günümüzün en yoğun hislerindendir zira... 

CÜMLE

İnsan, bu dünyada tek bir cümle olsaydı ne olurdu diye, sordum bir hocama. (sizin de yorumlarda aklınıza gelen cümleler olursa belirtin lütfen) Cevap olarak bana Epiktetos'un bir sözünü hatırlattı: "Bir cesedi sırtlanmış ufacık bir ruhsun sen." Çok güzel söylemiş gerçekten. Maksim Gorki'nin Benim Üniversitelerim adlı kitabında şu cümlelerin de insana pek yakıştığını düşündüğümden paylaşmak istiyorum: "Anlaşılmaz olana karşı insanların nasıl gülünç ve düşmanca tavır takındıklarını gözlemledim." "İnsanlar, sıkıntılı ve alıştıkları hayatlarını, bir anlığına unutturduğu için ilginç hikayelerden hoşlanıyorlar. Anlatılan şeyde uydurma ne kadar çok şey olursa o kadar can kulağıyla dinliyorlar." "İnsanlar bilgi değil, unutma ve avuntu peşinde koşarlar." Sonra yine dedim ki kendi kendime, nice cümleler vardır ki daha insanı öyle güzel anlatır muhtemelen onların yanında bu alıntıladıklarım pek sınırlı kalır. Ama zaten hayatımızı hep indirgemelerle, sınırlamalarla yaşamıyor muyuz? Böyle bir soruya tabii ki herkes kendince bir cevap verecek. Bir insan, tüm cevapları nasıl içinde barındırabilir ki? Diğer türlü olsa düşüncelerin tepişmesinden dolayı ağzı konuşamaz olurdu. Bir şeyi seçeriz ve onunla bir ömrü tamamlarız. Böylesi zahmetsizdir ve kimilerine göre de uygun olandır. Çünkü, insan ömrü neticede sınırlıdır. Bir iki arkadaş, bir inanç, gelgitler içinde bir kaç ideoloji; birkaç yere seyehat; birkaç dizi film ve birkaç okunmaya değer kitap... Ömrü boyunca bunları anlatır durur, bunlar da insanı dönüştürür. Bunlarla son haline ulaşır ve göçüp gider. Kimilerine göre toprağa karışarak yok olur; kimilerine göre ise asıl hayatına kavuşur...

KAÇIŞ

Her vaktini doldurmaya çalışan kaçmıyor mudur bir şeylerden? Belki kendinden, belki de olduramadığı şeylerden. Herkesle iyi anlaşan, taviz vermiyor mudur bir çok şeyden? Belki yalnız kalmaktan belki de sevilmemekten korkuyordur da kendini, isteklerini, arzu ve düşüncelerini yok sayıyordur... Psikoloji literatüründe bu durumun adı eyleme vurmak. Ve hemen hemen eyleme vurmayan insan yok...


20 Yorumlar

  1. Bundaannnn uzuuuun yıllar önce, yıl 2009'da bloglar arası bir mim olmuştu sizce mutluluk nedir, işte o zaman yazdığım yazıdan bir minik paragrafla yanıtlarsam sorunu şudur:

    Mutluluk hem çok kolay hem de çok zor elde edilebilir bir olgudur. Tıpkı tek gerçeğin, algıdaki gerçek olduğu kuramsal doğrusu gibi... Tıpkı aynı somut halin farklı algılarda farklı anlamlar bulan gerçeklikler olarak dile dökülmesi gibi... Mutluluk her günün içinde saklanmış ve gün boyu öncül ve artçılarıyla devam eden bir devrim halidir, hem de sürekli bir devrim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok güzel ifadelerle tarif etmişsiniz,kaleminize sağlık🙂 katkınız için teşekkürler👋

      Sil
  2. Mutluluk tam da dediğin gibi, bence de. Mutluluğun pesinde koşmayı da kapitalizmin şiarı, zorlaması olarak gosteren bir yazıya denk geldim hatta yakınlarda, ki ona da katılıyorum. Hayat anlardadir zaten. Olayda, eşyada değil...Bunu anlayan ve içselleştiren rahat eder...Hak meselesine gelince... bizim insanımız hakkını aramayı istemeyi bilmez, magdur edebiyatı yapariz olsa olsa. Uzun konular, kisa keseyim Aydın abası olsun:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kapitalizm; tüketim, mutluluk, marka ilişkisi tamamen herkesin bildiği ve doğru olan bir şey. Üretme tüket ve eskisini at, yenisini al. Dolayısıyla diğerlerinden geri kalma. Hakkımızı aramayı bilmediğimiz konusunda da katılıyorum. Allaha havale etmeyi tercih ediyoruz genelde. Katkınız için teşekkürler :)

      Sil
  3. Mutluluk; "Kendini iyi hissetme halidir. " diye düşünüyorum. Kişiye göre, yere ve zamana göre, duruma ve konuma göre, beklentilerimize veya umutlarımıza göre değişebilir. Bir anda kendinizi çok mutlu ya da mutsuz hissedebilirsiniz. Mutluluk çok değişken olabilir. Paylaşılabildiği gibi bencil de olabilir.

    Kavurucu bir sıcakta bir çağlayanı izlemek, bir serin köşede sakinlik aramak kimi insan için mutluluktur. Yıllar sonra karşılaştığınız eski bir dostla sohbet nasıl da mutlu eder insanı. Masmavi gökyüzü, yemyeşil kırlar, rengârenk çiçekler bir mutluluk tablosu oluşturabilir.
    Çocuklar için mutlu olmak ne kolaydır. Babasıyla birlikte bir uçurtma uçurmak, öğretmeninden duyduğu bir aferin, masal kahramanının kurtulması...
    Sürekli mutluluk istenir mi, ya da mümkün müdür? Öyle olsaydı , mutsuzluğu bilmeseydik yaşamanın, özgürlüğün, sevginin, umudun tadını nasıl ayırt ederdik,
    yaşamı nasıl anlamlı kılardık?
    Mutlu olduğunu sanmak, kendini kandırmak nasıl büyük bir mutsuzluk aldatmacası ise değerlerinin farkında olmamak da koca bir mutsuzluk öyküsüdür.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şiir gibi yazmışsınız, kaleminize sağlık🙂 Başlı başına bir blog yazısı olabilir yorumunuz. Katkınız için teşekkür ederim👋👋

      Sil
  4. Ne hoş bir yazı olmuş. Duyguları yorumlayışınız çok hoş. Bir cesedi sırtlanmış küçücük bir ruhsun sen. Çok güzel.:)

    YanıtlaSil
  5. cümle (ben bir başkasıdır/rimbaud) :) mutluluk yemek yemek kitap okumak uyumak :)

    YanıtlaSil
  6. İnsanlar bilgi değil, unutma ve avuntu peşinde koşarlar." Bu söz o kadar doğru ki.

    YanıtlaSil
  7. Mutluluk herkese göre değişiyor. Benim için şu anda hedeflediğim şeyleri yapıyor olmam mutluluk, sevdiğim birinin sesini duymam mutluluk:) İçinde bulunduğum ana göre değişir ve çok büyük bir şey aramam mutluluk için:))) Kaleminize sağlık:)

    YanıtlaSil
  8. Çok iyi bir yazı olmuş duyguları değerlendirip blogunda paylaşımınız emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  9. Mutluluk kesinlikle böyle küçük küçük şeylerde, çok hak veriyorum. :)

    YanıtlaSil
  10. mutluluk bir amaç değildir, mutlu anlar vardır... Aslolan onları tüm duyularınla hissetmek..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski