Başlıksız


 Denemelerim. Neyi denediğimi bilmediklerim. İçimden gelen kelimelerim, zihnimden dökülen her biri birer sözcükten meydana gelenlerim. Yan yana geldiklerinde oluşturdukları cümlelerim. Kocaman paragraflarım, satır aralarım. Hepsini birleştirdiğimde sahiplenmiş olurum onları. Benden bir parçayı temsil ederler. Birbirinden bağımsız, dağınık haldeki harflerden ibarettiler sadece, bir araya getirmeden önce onları. Bir araya geldiklerinde mânalar yayarlar okuyanların zihinlerinde her bir kıvrımından geçerek. Zihinlere misafir olurlar, var olan düşüncelerin yanına usulca sokulurlar. İşte burdan sonra, artık tam olarak sahip değilimdir onlara. Ne manası vardır ki sahip olmanın? Hangi sahip olduğumuz şeyin sahibiyiz gerçekten? Meydana getirdiğimiz yazıların da sahibi değiliz. Ama bizdeki sahiplenme hırsı. O hırsa uygun bir düzenleme. Adı telif hakkı. Ya da kazanç kapısı. Kimilerine göre gerekli. Bu blogu açarken ben dahi kondurdum birkaç cümlelik bir uyarı. Çünkü öyle gördüm. Herkes öyle yapıyor dedim. Bana aitmiş burada paylaştıklarım! Ticari kaygım mı vardı? Hayır. İmza için peşimde koşan okurları olan bir yazar mıydım? Hayır. Ama o kadar sahiplenmişim ki kafamın içindekileri. Onları burada sunmak için kullandığım harfleri. Yeni fark ediyorum. Yazdıklarımı ben ve birkaç yakın çevrem bilmesin, madem yazıyorum kıyıda köşede durmasın bari okunsun niyetiyle açmış olduğum bloga, bir şeyler üretmem gerekiyormuş zorunluluğu oluşmaya başladığını fark ettiğim anda durdum. İçime sinmeyen yazdıklarımı da paylaştım. Hakkımda ile ilgili kısımda da belirttiğim gibi yazılarımda hiçbir beğenilme kaygısı taşımıyorum desem de bir süre sonra gözüm yorum arar oldu. Ah dedim insanoğlu ah! 

Şu  parça ve bütünü görmenizi istiyorum. Harften sözcüğe, sözcükten cümleye ve cümleden kitaba. Bireyden topluma. Böyle bir bütünün parçalarıyız bizler de işte. Doğayla uyumlu yaşamalıydık ama başaramadık. İnsanla uyumlu yaşamalıydık ama aramıza haset, fesat, kıskançlık, arsızlık, doymazlık, azgınlık, fitne gir(di)rildi. Boş bir toprak alanı çevirip burası benim dediğimiz günden beri rahata eremedik. Ektik ya o tohumu bir kere toprağa, gördük ya anında bize verdiği mahsulü. Şımardık. Böbürlendik. Yetmez dedik yetmez daha da çok ver. İşte o gün bu gündür süregelir uyumsuzluğumuz, görgüsüzlüğümüz, aç gözlülüğümüz... Nereye baksak bayağılık, nereye dönsek yüzümüzü çıkarcılık. Neye niyetlensek kursağımızda kalır niyetimiz. Çabalarımız görülmez. Çizmek istediğin yönü, kalem senin olmadan çizemezsin. Kalem senin olunca da bırakmazlar yön çizesin. Bul bir kalem, çiz yönünü, yolunu. İşte o zaman değer tüm bu gürültüye. Görmesinler, duymasınlar, bilmesinler. Sen biliyorsun. Çıksınlar yolunda önüne. Ne çıkar? Kalemi oynat ve çiz üstlerini. Artık eyleme geçme vakti! 

Nasıl ki bir harf bir sözcük oluyor, bir sözcük cümleler meydana getiriyor ve o cümleler bir kitap oluyor. O kitap yeri geliyor bir hayatı değiştiriyor ya da bir hayatı alt üst ediyor. Hayatı alt üst edenlere inat biz değişelim, değiştirelim, birleşelim. Önce birer harfmiş gibi kendimizin farkında olalım.Tekliğimizi bilelim. Sonra bir olup cümleler kuralım. Dillerden dillere ulaşalım. Ulaştıklarımızla kaynaşalım. Her zaman bir birleştiren çıkmazsa bizi, kendimiz olalım o kişi. Bir olmanın, birlikte olmanın yolu bizden geçiyor yani senden.

Günler geçiyor, haftalar aylar.
İçimi kemiriyor bastirdığım duygular.
Duymuyorum kalbimi, mantığım sorgular.
Sormayın neden diye, bilmiyorum kendimde.
Kendimden bir şeyler taşıyorum içimde.
İçimdekilerdir beni kendim eden de.
Nasıl söylersin içindekileri,
Duyurmak istersin korkarak.
Taşır durursun beraberinde,
Hissettiğin tüm duyguları.
Şehirlerden birinde,
Nefes alıyor gönlünde.
Habersizken düşlerinden,
Uyuyor başka düşlerle...
Şimdi diceksin ki ne alaka. Bu yazı nasıl birden yön değiştirdi? Hatta birkaç defa yön değiştireyazdı? Unuttuğun bir şey var. Kalem benim elimde...

4 Yorumlar

  1. Yazmak, denemek, içimizdekileri aktarmak... Zaman geçtikçe fikirlerin olgunlaşması, sınama yanılmalar, kimi zaman bencillik, kimi zaman paylaşmak. Yazıyoruz çünkü düşüncelerimi kalıcı olsun istiyoruz. Her şeye rağmen yazmak konuşmaktan daha içten. Yazarak not almak, düşüncelerin yeniden eleştirisini ya da kontrolünü sağladığı için daha kalıcı.
    Esenlikler diliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Yazdıklarınıza okuyunca size hak verdiğim çok şey var:) Başka bir bakış açısıyla bakmışsınız, farklı bakış açılarını her zaman çok severim:)))
    Yazı yazmak çok başka bir duygu, ben de içimdekileri döktüğüm anı, kelimelerin zihnimde dansını seviyorum:) Sahiplenmek bölümüne gelirsek, şunu söyleyebilirim:)
    Yazdığım yazının benim duygularımla ve bakış açımla döküldüğünü düşünürsek bana yanlış gelmiyor aslında. İçimdekileri dışarıya yansıttığım için de benim oluyor diye düşünüyorum:))) Belki biraz bencilce olacak ama yazdıklarımın beğenilmesini de seviyorum, sizlerin yorumlarını duyunca mutlu oluyorum:)))
    Bilmiyorum düşüncem yanlış olabilir, uymayabilir ama böyle hissediyorum:)))
    Kaleminize sağlık, çok çok güzel bir yazıydı:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kelimelerin zihinde dansı çok güzel ifade etmişsiniz🙂 bir noktada yazıların sahipleri onları var eden bizler olduğumuz için tabii ki size de katılıyorum. Ama bu yazdığımının size kattıkları,düşündürdükleri,hissettikleri oranında ben yazarken aynı hislerle,düşüncelerle yazmış olmayabilirim ve bu noktada yazının sahipliğini kaybederim anlamını vermek istedim. Yorumunuz için teşekkür ederim🙂 uzun süredir blogları ziyaret edemiyorum ama yakında başlıcam. Sevgiler👋👋

      Sil

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski