İnsan

 


Ne yapıyorum ben. Neden buradayım. Burada ne arıyorum. Nereye varmak amacım. Kendimi ne sanıyorum. Ne istiyorum. Ne olacak yarınım. Neydi ki dünüm. Etrafım dört duvar, kırdıkça altında kalıyorum. Sonra yeniden kırdığım o duvarları, ellerimle örmeye çalışıyorum. Yaptıklarımdan neden hoşnut değilim de yapamadıklarımda gözüm. Sonra onları da yapınca içimi kaplayan o derin anlamsızlık çukuruna neden düşüyorum. Sonu yok mu bunun. Zaman geçiyor... Ye, iç, yat. Bir şeyler yapmalı ama neden? En nihayetinde nereye varacak bunun sonu? Düşünmeden mi yaşamalı yoksa yaşarken mi düşünmeli? Durduramıyorum düşünceleri. Bunlar benim mi? Nefes alıyor olmak, yaşamanın kendisi mi? Kendi gibi yaşamayan neden yaşar ki? Sorduğum soruların var derin anlamları ama yaşarken çarkın içinde, manasız kalıyor. Bunları dillendirmek gülünç kaçıyor. Ne düşünür durursun! Gül, eğlen, geç. Evet,öyle de yaptım fakat yine durduramadım düşünceleri. Yine düştüm o derin anlamsızlık çukuruna. Hatta bir dönem anlamı bulduğumu zannettim. Her şey bir anda grilikten çıktı. Siyah ve beyaz gibi netleşti. Yol ayrıldı. İkisinden birini seçince, ait hissedince rahatladım. Tüm her şeyin şifresini çözdüğümü sandım. Sonrası mı? Önümü göremediğimden, görmek istemediğimden, bulutların üstünde gezdiğimden o çukura tekrar ama daha da sert düştüm. Sonra anladım ki bu çukur hayatın ta kendisiymiş. Hayat, bu çukurdan ibaretmiş. O çukurda önümü görmenin yollarını aramaya başladım. Çukurdan kurtulmaya çalışmadan, çukurda yaşamaya çalıştım. Bunu yapa yapa, çukur beni yükseltti ve bana içini gösterdi. Bu, çukurun doğasıydı. Önce bocala, düş; sonra anla ve kabullen. Yine sorular sor ama yaşamaya devam et. Anlamlandırdıklarını anlamasanda kabul et. Her defasında çukura düşüyorsan demek ki buranın doğası buymuş demeyi bil. Bunun anormal değil, anormalliğinde normal olduğunu kabul et. Burası böyle bir yer ve sen de böyle bir canlısın...
İnsan insana muhtaç. Kendi gelişiminin en önemli olduğu yaşlarında, kendinin farkında bile değil insan. Hayatının çoğunluğunu, o yaşlarda yanındakilerin ona kattıklarıyla şekillendireceğinin bilincinde dahi değil. Onun yanindakiler de yıllar sonra, şu an kucaklarında savunmasız, muhtaç olan o insanın, kendilerinden hesap soracağından bir haber. İnsan insana hem muhtaç, insan insana hem nankör. Bazen haklı bazen haksız. Nihayetinde hep bir hesaplaşma. Ya çevreyle ya kendiyle...

2 Yorumlar

  1. ''Kendinin bile farkında değil insan.'' Ne güzel bir cümle, kendimizin farkında değiliz bazı zamanlar. Farkında olduğumuzu sandığımız zamanlarda da aldanıyoruz çoğu zaman. Öyle sanmak istiyoruz, sanıyoruz, bir şeylerin içinde buluyoruz kendimizi. Hesaplaşma hiç bitmiyor, hele de iç hesaplaşmanın sesi hiç susmuyor...
    Kaleminize sağlık, düşündürücü bir yazı:)))

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski