Derle-dene-me 8


Düşünüyorum da...
Bazen düşünüyorum. Oksijenin, gökyüzünün, gülmenin, sevginin bedava olmasını çekemeyen görgüsüzler var mı diye. Var olduğuna inanıyorum. Kağıt parçalarıyla elde edemedikleri bir şeyler görünce kendilerini yetersiz hissetmekten alıkoyamıyorlar. Satın aldıkça başkalarından ayrıştıkça geçici bir tatmin ve mutluluk duyarak kendi gözlerindeki değersizliklerini, mutsuzluklarını, komplekslerini bu sayede az da olsa örtebiliyorlar diye düşünüyorum...
Kendimize hatırlatalım
Düşünmemek için bir şeyi veya bir şeyleri, kendimize farklı gündemler yaratarak oyalıyoruz kendimizi. Bazen iyi gelsede bu gündemler, daha fazla yaralayabiliyor bizi. Çünkü kaçındığımız o şey veya şeyler her ne ise onlardan uzak kalıyoruz bu sayede ama sadece sorunu ertelemiş oluyoruz...
Üzerine düşünelim
İlkel dönemde insanı tehlikelere karşı koruyan stres, kaygı modern dönemde hastalandırıyor...
Can çıkar huy çıkmaz
Herkes bir şey olmak ister ama oldurmak istemez. Yazar olmak ister mesela ama yazmaz. Sanırım bu, bizim huyumuz.
El mahkum
Ben, daha fazla okumak için daha fazla yemek için spor yapıyorum. Benim motivasyonum bu. Fazla hareketsiz kalıyoruz. Yediklerimiz, hareketsiz yaşamla birlikte sağlığımızı etkiliyor. O halde bu sevdigimiz alışkanlıkları, eylemleri yapmaya devam edebilmek için istemesekte spora katlanmak zorundayız. Okurlar, çizerler ve boğazına düşkünler olarak bizler :)
Söylemesi kolay
Güzel bir günde rastgele geçtiğin bir yerde yürürken kuşların sesini duymadan, yeşillikleri görmeden, kedileri fark etmeden geçip gitmene sebep olan düşünceler ve kafanı kurcalayan olayların hepsini bir kenara bırak. Sana, nasıl da fenalık ediyorlar farkına var. Kenara bırak demesi kolay. Söylendiği gibi olmuyor, biliyorum. Fakat, bu konuda farkındalığımızı arttırdıkça dünümüzden daha iyi olacağız...
Atomu parçalamışcasına
Bir şeyi başardığında-ufak(kime göre neye göre)bile olsa- atomu parçalamış gibi sevinebilirsin. Bırak, kim ne derse desin, hayatının anlamını, mutluluklarının ölçütünü, davranışlarının şeklini senden başka kimse belirleyemez.
Sadece bana mı öyle geliyor?
Evliliğin çok önemli görüldüğü, bir başarı sayıldığı, bununla övünüldüğü, biraz geç kalanların (kime göre neye göre) sen daha evlenmedin mi gibi saçma söz ve ithamlara mağruz kaldığı; onlarca gereksiz masraf yapılıp borç altına girildikten sonra mutluyuz pozlarının verildiği, sonrasında bu pozların, sosyal medya aracılığıyla devam ettiği fakat aslında olanın, gösterilmeye çalışılandan farklı olduğu, gereksiz onca borçları ödeyebilmek için çırpınılan saçma sapan bir yarışa mı dönüştü? Yoksa bana mı öyle geliyor? Ya da hep mi böyleydi? Peki, o zaman neden hiç değişmedi? Değişmiyor? Değişime direndiren birileri mi var? Minimalizm, sadelik, zariflik ne zaman övülecek? 
Çok önemli!
Banyo da veya wc'de, yeni yeni fikirler aklımıza gelir. Çözemediğimiz problemlerimizin çözümünü buluruz, tez konumuzu belirleriz, yazacağımız konuyu oluştururuz gibi ve bunlarla ilgili yapılan çalışmalar vardır. İşte bunun sebebi tabiki insanın yalnız ve kendi başına kalmasından kaynaklıdır. Tek başına olmak, kendi kendini dinlemek, yaratıcılığı arttırır. Neredeyse yalnız kalabileceğimiz tek yerler buralar. Kıymetini bilmeliyiz. Yalnız kalmanın nimetlerini de bir keşfetsek ve fark etsek, ne cevherlerimiz çıkacak ortaya belki de kim bilir :)

2 Yorumlar

  1. Şu heryerde alışveriş çılgınlıkları almış yürümüşken ilk madde beni çok düşündürdü. Mesela gülümse para ile satılan birşey olsaydı, kesin herkes en pahalısını, en markalısını alırdı... Oysa tebessüm etmenin bile sadaka sayıldığını bildiğimiz halde, bedava olunca kıymeti olmuyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski